“1992 – 1999 / 2000 BELKIS / ZEUGMA”
ÇALIŞMALAR, ARAŞTIRMALAR VE KAZILAR
(Arkeoloji ve Sanat Dergisi sayı: 98, 2000′ de yayınlanmıştır.)
Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ[1]
Gaziantep Üniversitesi
Fen-Ed. Fak. Arkeoloji Bölüm Başkanı
Bölge ile ilgili olarak yapılan ön araştırmalar:
- 1989 yılında Kültür Bakanlığı, GAP çerçevesine giren baraj alanlarından etkilenecek taşınmaz kültür varlıklarının tesbit edilmesi için ekipler oluşturdu. Bu ekiplerin yaptığı çalışmalar sonucunda, Gaziantep bölgesindeki 5 barajın gölü altında kalacak arkeolojik yerleşim yerleri tesbit edildi. Adana KTVK Kurulunun 23.01.1990 gün ve 514 sayılı kararında da bu yerlerde acilen bilimsel kazıların başlatılması Kültür Bakanlığına tavsiye edilmekteydi. Söz konusu yerler hakkında 1998 yılında Gaziantep Müzesi ayrıca, Gaziantep ilinde inşa edilecek olan 6 barajın sularından etkilenecek taşınmaz kültür varlıklarını ve durumlarını tesbit ederek bir rapor hazırladı. Ayrıca, G. Algaze ve ekibinin yapmış olduğu daha detaylı bir bilimsel araştırmada[2] da 40’dan fazla arkeolojik yerleşim alanı belirlenmişti.
- Zeugma aslında, antik bir harita olan Peutinger Levhasından dolayı eskiden beri Fırat kıyısında olduğu bilinen, fakat kesin yeri belirlenemeyen bir antik kenttir. 20. yüzyılın başlarında, Karkamış’ta kazı yapan ekibe bir süre için katıldığı bilinen İngiliz Casusu Lawrens’in veya aynı gruptaki bazı kişilerin hem British Museum’a eser temin etmek ve hem de kendi çıkarları için (bu olaylar yakınlarda yayınlanan bir anı kitabındaki mektuplardan detaylı olarak öğrenilmektedir) başlamasına sebep oldukları kaçak kazı ve eser kaçakçılığının ardından, bölgede araştırma yapan bilim adamlarınca Zeugma’nın Belkıs köyü yakınındaki örenyeri olabileceği düşünülmüş ve soru işareti ile anılmıştır. Numizmatik araştırmaları ve kitabeler ile diğer yazılı kaynakları dikkate alarak yapılan ve biri 1974[3], diğeri 1976[4] yıllarında tamamlanan iki doktora çalışmasından sonra Belkıs köyündeki antik kent kalıntısının Zeugma olduğu artık daha bir kesinlikle ifade edilmeye başlanmıştır.
- 20. yüzyılın başlarından, fakat özellikle de 60’lı yıllardan itibaren çevre köylülerce eski eserin para ettiğinin öğrenilmesi üzerine örenyeri adeta köstebek yuvasına dönmüş, hatta çevre köyler kendi kaçak kazı çalışma alanlarını belirlemişler ve topyekun bir talana başlamışlardır. Nizip’te üslenen tacirlerin de, Belkıs’dan çıkan eserlerin yurt dışı pazarlamasını yaptıkları bilinmekte ve çevre halkı tarafından anlatılmaktadır. Belkıs harabelerinin köy yolları güzergahından bir hayli içeride ve gözden uzak olması ve akropolün tepesinin tüm çevreye hakim olan topografyasının bir gözetleme kulesi gibi kullanılarak önlem alınması sebebiyle bu kaçakçılar rahat bir çalışma ortamı bulmuşlardır. Çıkarılan eserlerin ise tamamına yakınının yurt dışına gittiği tahmin edilmektedir. Bu kadar yoğun kaçak kazının yapıldığı bu örenyerinde, toprak üzerinde yok denecek kadar az kalıntı görülmektedir. Yüzyılların biriktirdiği toprak dolgu yer yer 10 metreyi bulmakta, fakat kentin tümünde ortalama 6-8m civarında görünmektedir.. Bölgenin killi-kireçli toprak yapısının basınca karşı nisbeten sağlam bir yapı oluşturduğunu keşfeden kaçakçılar uzunluğu yüz metreleri aşan tüneller açmışlar ve ilk etapta iyi etüd ettikleri ev planlarına göre, her evde mutlaka birkaç tane olduğunu bildikleri sarnıçlara ulaşmayı hedeflemişlerdir. Sarnıca ulaşan kaçakçı ekibi ise bir çalı kümesi ile tünelin ağzını kamufle etmiş ve yanında getirdiği erzak ve bataryalı el fenerleri ile günlerce, belki de haftalarca tunelden dışarı çıkmadan geceli gündüzlü çalışma imkanını bulmuş, kazdığı toprağı ise sarnıçlara doldurmuştur. Böylece toprak üstünden hiç fark edilmeden, yer altında çalışan bir sistemle Zeugma seneler boyunca soyulmuş, kimse de bunun farkında olamamıştır.
Kazılar ve Bilimsel Çalışmalar:
- 1987 yılında ilk kez, kaçakçıların yarım bıraktığı iki mezar odasında Gaziantep ve Malatya Müze Müdürlükleri birlikte bir kazı yapmışlar ve oldukça derinde bulunan mezar odalarından mezar heykeltraşlığına ilişkin önemli eserler bulmuşlar fakat her zamanki gibi malî nedenlerden dolayı sonraki senelerde kazıya devam edememişlerdir.
- 1992 yılında, Belkıs örenyeri bekçisinin haber vermesiyle müze uzmanlarının yaptığı tesbitte, bir kaçakçı tünelinin iç kısmında ve tabandaki dar alanda insan figürlü bir mozaiğin görülmesi üzerine, bu mozaiği kaldırıp müzeye taşımak amacıyla Gaziantep Müze Müdürlüğünce bir kazı başlatılmıştır[5]. Ancak işin hemen başlarında mimari unsurların belirmesiyle yöntem değiştirilerek kazıya devam edilmiş ve sonuçta bir Roma villasının en önemli odası olan tabliniumu ile atriumun bu kenarda genişletilmiş olan galerisi ortaya çıkarılmıştır. Her iki mekanın tabanında da son derece güzel figüratif ve geometrik desenli mozaikler bulunmaktaydı. Figürlü mozaikte Dionysos’un Ariadne ile düğünü sahnesi 10 figürden oluşan bir pano halinde tasvir edilmişti. Geometrik desenli panoya ise, alternatifli olarak saç örgüsü ve farbela desenleri arasındaki çarkıfelek motiflleri işlenmişti. Mozaiklerin, mimarisi ile birlikte korunmaları ve teşhir edilmeleri müzecilik ve Türkiye’nin dışardaki imajı açısından bulunmaz bir fırsattı. Zeugma antik kentine ait devlet kurumlarınca ele geçirilen ilk orijinal malzeme olan bu villa ve mozaiklerinin, bulunduğu yerde sergilenmesinin bilimsel olduğu kadar turistik açıdan da önemi büyüktü ve taşınmaz eserlerin bulundukları yerde korunmaları da öncelikle bir yasa gereği idi. Ayrıca, bir önemli husus daha vardı ki, o da şimdiye kadar Belkıs’dan bulunup kaçırıldığı söylenen, ancak söylentiden öteye gitmeyen ve niteliği bilinmeyen eserlerin çevre halkı tarafından görülüp tanınmasıydı. Nitekim, 7.50m X 3.75m ebadındaki Dionysos mozaiğini hayran hayran seyreden köylülerin, Belkıs’tan kaçıldığı söylenen malların böyle eserler olduğunu öğrendiklerinde kaçakçılara okudukları lanet ve bu eserleri sahiplenme duygusu, eski eser bilinci açısından en önemli kazançtı.
- 1992 yılından itibaren Gaziantep Müzesince başlanan çalışmalara, 1993 yılında David Kennedy ve ekibi de katıldı, fakat onlar ancak iki hafta müze ile birlikte çalışabildiler. Bu onbeş günlük çalışma sonucunda, iki önemli parçası 1960’lı yıllarda kaçırılarak ABD’ de Houston kentindeki Menil Collection’a götürülmüş bulunan Metioxos-Partenope[6] mozaiğinden geriye kalan çerçeve parça bulundu ve bunun ait olduğu villanın bir kısmı ile terası temizlendi.
- Bu sırada mozaiğin ünü her tarafta duyulmaya başladı, halk akın akın görmeye geldi ve bazı hanımlar mozaikler üzerindeki antik desenleri el işlerinde kullanacak kadar benimsediler. 1993 yılındaki kazıda[7], daha önce bir kenarındaki üç sütunu bulunmuş olan atrium’un tamamı açılarak villa alanı genişletildi.
- O günlerde ilk kez, burada bir barajın yapılacağı rivayetlerden öte ciddi olarak ifade edilmeye başlandı. 1994 yılında Ankara’daki uluslararası Kazı Sonuçları Sempozyumunda Belkıs/Zeugma’ya ilgi çekmek amacıyla Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından bir stand hazırlanarak Fırat’ın her iki kıyısında su altında kalması muhtemel arkeolojik alanların fotoğrafları ile, üzerinde bu yerlerin işaretlendiği topografik bir harita sergilendi ve sempozyuma katılan bilim adamları bilgilendirilerek bölgede çalışma yapmaları için çağrıda bulunuldu. Ayrıca, daha fazla bilgi edinmek isteyenler için Gaziantep ve Şanlıurfa Müzelerinin telefon ve faks numaraları da panolarda ilan edildi. O sempozyumun açış konuşmasında Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü[8], Birecik Barajının gündemde olduğundan bahisle su altında kalacak olan arkeolojik yerlerde çalışma yapmaları için tüm bilim adamlarına çağrı yaparak davette bulundu ve isteklilere Kültür Bakanlığınca destek verileceğini de ilan etti.
- Gaziantep Müzesince aynı yıl yapılan kazılarda, kuzey yamaçta gene kaçakçı artığı bir villa terasında mevsimler mozaiğine ait parçalar bulundu müzeye kaldırıldı. 1994 yılında ayrıca, güney-doğu nekropolde önceden tahrip edilmiş bir mezar odasında heykeltraşlık eserleri, Şelte Deresindeki mezar odasında ise, bir lahit ile çok sayıda mezar steli ele geçti.
- 1995 yılında, Belkıs/Zeugma’daki Roma Villasında bulunan Dionysos/Ariadne mozaiği, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından Uluslararası Kazı Sonuçları Sempozyumu posterine konu edildi ve bu yolla da tüm bilim alemince tanınması sağlandı.
- Gaziantep Müzesinin yaptığı uluslararası çağrıya, ilk olarak 1995 yılında Fransa Nantes Üniversitesinden Catherine Abadie Reynal cevap verdi ve Gaziantep Müzesi ile birlikte çalışmak istediğini bildirdi. Bu talep, durumun aciliyeti nedeniyle tereddütsüz olarak kabul edildi. Çalışma alanının geniş olması ve başka ekiplerin de katılması ihtimali olduğundan, geniş kapsamlı bir protokol hazırlanarak 1996 yılında Müzenin kendi çalışma sahasının[9] yanısıra Fransızlarla da birlikte, su altında kalacak bölümlere öncelik verilerek çalışılmaya başlandı[10].
- Bu sırada, aynı zamanda Catherine Marro ile Aksel Tibet’in başkanlık ettiği bir başka Fransız ekibin katılımı ile de Horum Höyük’te çalışmalara başlandı[11]. Ayrıca, Şanlıurfa sınırı içinde olmasına rağmen Fırat’ın hemen karşı kıyısında yer alan ve Zeugma’nın adeta bir parçası olan ve daha çok Hellenistik özellikler gösteren Apameia kentinde de Fransız ekibin bir bölümü ile kazı ve araştırma çalışmalarına başlandı.
- 1996 yılında, ilk kez fiilen başlayan baraj çalışmalarının gövde inşaatı hafriyatı sırasında mozaik parçaların görülmesi üzerine, baraj çalışmalarına müdahale edilerek durduruldu ve alan sorumluluğunu M. ÖNAL’ın yürüttüğü kazılar sonucunda Roma devrine ait bir hamam ile bir gymnasion ortaya çıkarılarak, elde edilen 36 parça mozaik pano müzeye taşındı. Hamamın ve gymnasion’un planları ve fotoğrafları alınarak belgelendi[12].
- 1997 yılında, Zeugma’da Müze ile birlikte çalışan ekiplere bir de Martin Harmann’ın başkanlık ettiği İşviçreli ve Alman arkeologlardan oluşan Lejyon Kampı araştırma ekibi eklendi. Farklı zamanlarda olmak üzere, uydu fotoğrafları ile yola çıkan bu ekiple de çalışıldı ve ilginç sonuçlar elde edildi. Aynı yıl Gaziantep Müzesi, gerek villadaki ve gerekse Fransızlarla yapılan rutin ortak kazılara da devam etti.
- 1997 yılında ayrıca, Baraj seddinin önünde olmasına rağmen kil ariyet ocağı içinde kaldığından çalışmalardan etkilenecek olan bir nekropol alanında Gaziantep Müzesi kazı çalışması başlattı. Alan sorumluluğunu K. SERTOK’un yürüttüğü alanda, M.Ö. 3000 yıllarına, Eski Bronz Çağına kadar giden bir mezarlıkta çalışıldı ve 312 adet mezar temizlenerek, bölgenin tunç çağları için çok önemli bir bölümü aydınlatılmış oldu. Fırat Nehrinin batı kıyısındaki bu en büyük Tunç Çağı mezarlığının verdiği bilgiler ile buluntuları dahi tek başına, barajın yaptığı bilimsel tahribatın büyük bölümünü karşılayacak değerdedir.
- 1998 yılındaki çalışmalarda, mevsimin sonuna doğru Gaziantep Müzesinin kendi çalışma alanında bulunan mozaiklerin çok zor çalışma şartları içermesi yüzünden 1998-1999 kış aylarında aralıksız çalışılarak, şehrin alt bölümlerine ait önemli bilgiler ile Akratos ve Çingene Kızı Mozaiği gibi önemli ve güzel buluntular ele geçti. Bunlarla birlikte kazılan bir arşiv binasından da, antik dünyaya ait daha eşine rastlanmamış sayıda 64.000 civarında mühür baskısının ele geçmesi Zeugma’nın önemini ortaya koydu[13].
- 1999 yılında arşiv binasındaki kazıların yanısıra, gene şehrin alt kesimine ait bir binadan, üstteki toprak birikintisi nedeniyle çok zor şartlarda bir Dionysos başı ile büyük boy bir pano halinde Okeanos ve Tethys’i deniz hayvanları ile birlikte tasvir eden mozaikler çıkarılarak müzeye taşındı.
- 1999 yılının ayları sonunda Fransız ekibin de gelmesiyle başlayan rutin kazı çalışmaları sırasında tesadüfen[14] bulunan duvar taşlarının araştırılması sonucunda ikiz villalardan birisi bulunmuş ve iki adet mozaik çıkarılmıştır. Kazı mevsiminin sona erdiği gerekçesiyle çalışmasını bitiren Fransız ekip ülkesine dönmüş, fakat Gaziantep Müzesi uzmanları çalışmaya devam etmişlerdir. 1999 Ekim ayından beri aralıksız devam eden çalışmalar sonucunda iki büyük villadan sanat değeri yüksek mozaikler, ilk kez geniş ve tam parçalar halinde freskler, bronz heykeller çıkarılmıştır.
- Bu villaya kaçakçı eli değmemiş olması bir şanstır ve bugüne kadar Zeugma’dan nelerin kaçırılmış olabileceğine de iyi bir örnektir.
Sonuçlar ve Bu Gün Gelinen Durum:
Belkıs/Zeugma’daki son durum üzerine, gerek yerli ve gerekse yabancı basın organlarının anlamsız bir şekilde abartarak bilinçsiz ve bunun sonucunda da acımasızca yorumladığı ve izleyicilerine aktardığı olaylar, yukarıda anlatıldığı şekilde başlamış ve gelişmiştir. Sanırım bu bilgilerden sonra daha insaflı ve itidalli olarak konuya yaklaşılır.
Yukarıda anlatılanların ışığında bu sürecin bir kısmını yaşayan bir arkeolog ve belirli bir dönemde müze müdürlüğü yapmış birisi olarak vardığım sonuçları ve yorumları duyarlı kimselerle paylaşmak ve onları aydınlatmak istiyorum.
1. Zeugma özellikle batılılar tarafından, Lawrens ve kaçakçı ekibinin Avrupa’ya kaçırdığı eserler dolayısıyla yaklaşık 80-90 yıldan bu yana bilinmekte ve tanınmaktadır.
2. Zeugma’dan kaçırılmış olan eserler batı müzelerinde ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
3. 1992 yılında Gaziantep Müzesi tarafından kaçak kazılara karşı başlatılan kurtarma çalışmaları, barajın gündeme gelmesiyle uluslararası boyuta taşınmış ve tüm bilim alemine çağrı yapılmıştır.
4. Bu çağrının duyulması üzerine bir kısım yabancı ekipler Gaziantep Müzesinin çalışmalarına katılmışlardır.
5. Bu ekiplerle Zeugma antik kentinin, barajın maksimum su kotu olan 388 kotu ve altındaki bölümlerinde birçok çalışmalar yapılmış ve antik kentin, surları-kanalizasyon sistemi – sokak / cadde yapısı-atelyeleri-sivil konutları-meydanları – günlük kullanım eşyaları – kentin sanat düzeyi ve sanat eserleri – askeri kampa ilişkin bilgiler – hamam yapısı – gymnasion yapısı -antik yolları – su yapıları – nekropolleri – mezar odaları – ölü gömme adetleri ve el sanatları gibi hususlarda çok önemli bilgilere sahip olunmuştur.
6. Tüm antik kent alanında yaklaşık 5-6 bin metrekare alanda kazı ve araştırma yapılmış, tüm bilgi ve veriler belgelenmiştir.
7. Son bulunan iki villa tamamen tesadüf eseridir ve bahçe sahibinin kamulaştırma ücretini aldıktan sonra diğer bahçe sahipleri gibi beklemeyip ağaçlarını kesip, ağaç köklerini çıkarması sonucunda bulunmuştur. Bütün alanın İstanbul Boğazı yalıları gibi sıra konaklar tarzında bir yapı yoğunlaşması göstermesi beklenmemeli ve kentin iskan alanının tümü araştırılmalıdır. Uzun zaman ulusal ve uluslarası medyaya konu olan bu olayda bir çok tesadüfün bir araya gelmesi kadar, kazı alanını birkaç ay sonra devam etmek üzere terk edip giden Fransız ekibi beklemeden durumun aciliyetini kavrayarak derhal müdahale edip kazıya devam kararını alan Gaziantep Müze Müdürlüğünün insiyatifi ve mesleki sorumluluk anlayışı da son derece etken ve takdire şayandır.
8. 1992 yılından beri yapılan yayınlar ve sunulan görsel malzeme, verilen konferanslar, slayt gösterileri ve dökümana rağmen Zeugma’ya medya dahil tüm kesimlerin gerekli ve yeterli ilgiyi göstermedikleri bir gerçektir. Hatta aynı duyarsızlık, 1998 yılı Haziran ayında üçte ikisi çalınan Dionysos mozaiği ile ilgili olarak gereğince yapılmayan yayın ve duyurularda da kendini göstermiştir.
9. Son verilere göre, Fırat’ ın antik dönemdeki taşkın sahası ve sellerle en yüksek su kotu da hesaba katıldığında tüm antik kentin yaklaşık beşte biri baraj gölünün suları altında kalacaktır. Bu kesimin zaten önemli görülen yerlerinde kazı çalışmaları yapılmış ve önemli bilgilere ulaşılmıştır. Zeugma’da halen yapılmakta olan kazılar, çok hızlı hareket edilmek durumunda kalınan kurtarma kazıları olmasına rağmen bilimsel olmak zorunda olan kazılardır. Fakat ille de mozaik çıkarmayı veya bronz heykel bulmayı amaçlayan kazılar olmamalıdır. Bilimsel olarak kazılmasına karar verilen yer kazılır, mozaik veya heykel çıkar veya çıkmaz, fakat oradan arkeolojik bilimsel veriler elde edilir, yorumlanır ve bilim alemine sunulur. Önemli olan da budur.
10. Haziran 2000 sonunda baraj suları yaklaşık olarak 373 kotuna ulaşarak ikiz villalar alanını ve şehirin aynı kottaki kıyı bandını kaplayacaktır. Göründüğü kadarı ile, her iki villada da arkeolojik olarak yapılabilecek olan hemen her şey yapılmış ve belgelenmiştir.
11. Bundan sonra yapılacak olan ise, muhtemelen Ekim ayı sonuna kadar 373 kotu civarında bekleyecek olan su çizgisi ile maksimum su kotu olan 388 kotunun arasında kalan kesimde, burada çalışmak için müracaatta bulunan ekiplerin koordine edilmesi ile uydu fotoğrafları, sonar sistemleri, jeo-manyetik araştırma metotları gibi teknolojik imkanların yardımı ile şehrin limanla bağlantılı bu önemli kesimindeki yol şebekesi, eğimli topografyanın nasıl düzenlendiği, teras sisteminin nasıl yerleştirildiği ve bağlantıların nasıl gerçekleştirildiği, rampalar veya merdivenlerin kullanılıp kullanılmadığı gibi şehir unsurlarını anlamaya yönelik çalışmaların yapılması ve gerekiyorse sondaj kazılarıyla verilerin teyid edilmesi gibi bir yolun izlenmesi gereklidir. Fakat kesinlikle mozaik veya heykel arama kazısı yapılmamalıdır. Çünkü bunun sonu yoktur. Bu bağlamda Efes örneği göz önündedir.
11. Efes’deki kazılar bilindiği gibi 100 yıldan fazla bir zamandan beri devam etmektedir ve şimdiye kadar açılan alan tüm kentin yüzde onbeşi civarında çok küçük bir bölümüdür. Zeugma’da 373 kotu ile 388 kotu arasında kalacak olan ve acilen kazılması beklenen kısım ise Efes’in bugüne kadar açılmış olan kısmına yakındır. Yani, Efes’de 100 yılda yapılmış olan bir çalışma, üstelik de eğimli, çalışması oldukça zor ve yapı taşı çürük bir alanda yapılmak zorundadır. En iyimser tahminle bile, bilimsel olmak kaydıyla söz konusu alanın arkeolojik kurtarma kazısının en az 5-6 yıl süreceğini hesaplamak zor değildir. Eğer bu süre sağlanabilirse arkeologlara ve arkeolojiye ne mutlu. Arkeolog olarak insanın içi kan ağlasa da, bu gün varılan durum göz önüne alındığında gerçekçi olmak zorunda kalındığının bilincinde olmak gerekmektedir.
12. Medyanın son iki-üç aydan beri kopardığı yaygara ibretle izlenmektedir. Ciddi ve sorumluluk sahibi olan kuruluşların haberleri ne yazık ki geniş kitlelere ulaşamıyor ama, sansasyonel haberler “Pompei” benzetmesi gibi gülünç sonuçlara varabiliyor. Bu felaket tellallığı haberleri üzerine, eline biraz para alan yerli-yabancı kişi veya kuruluşların Zeugma’ya yardıma geldiklerini belirttikleri gözlenmektedir. Hattta bazı yabancılar kültür katliamına dur demeye geldiklerini iddia ediyorlar. Olayı hemen siyasi boyutlara çekmeye meyilli insanları hissetmemek mümkün değil. 1991’de Körfez’deki naklen savaştan sonra bir de naklen arkeolojik kazı ve naklen baraj suyu yükselmesini de seyrettik televizyonlardan. Gaziantep ve Belkıs’da bir curcunadır gitmektedir. İş adamlarının temsilcileri, kurumların yetkilileri, bu vesileyle kendilerini göstermek isteyen siyasiler, bürokratlar, kendini önemli göstermek için bu günleri fırsat bilen küçük adamlar, ilgili-ilgisiz kimseler, teknoloji transferi teklif edenlere, internet ortaklığı önerenlere kadar ciddi veya gayri ciddi birçok kimse Gaziantep’e üşüşmüş ve yapılacağı duyulan maddi yardımlardan ve pastadan pay kapmak peşinde. Arkeolojik kazılarda ve kurtarma çalışmalarında hiç de alışık olunmayan ve son derece yadırganan bu durumlar, ister istemez izlenmek zorunda kalındığından üzüntü verici olarak değerlendirilmektedir.
13. 1992′ den beri bu olayın içinde yaşayan ve neredeyse avazım çıktığı kadar Belkıs diye bağırmış olan ben, bir türlü “işte bunlar cenaze kaldırmaya gelen uzak akrabalar, muhtemelen mirastan da pay isteyecekler” diye düşünmekten ve için için ama acı acı gülmekten kendimi alamıyorum.
14. Eğer bu olayda bir geç kalmışlık, bir umursamazlık, bir ihmal, bir ilgisizlik varsa ve bugünkü kargaşanın da sebebi buysa, bunda Gaziantep Müzesinin dışındaki tüm kurumların az veya çok vebali söz konusudur. Çünkü eğer, bir bilim adamı veya bir bilim kurumu çıkıp da ben falanca yerde arkeolojik çalışma yapmak istiyorum demezse ve çalışmalar çeşitli yardımcı kuruluşlarca da desteklenmezse Kültür Bakanlığına bu konuda yapacak fazlaca bir iş de kalmamaktadır. Fakat Kültür Bakanlığı şimdiye kadar, en azından Gaziantep Müzesinin binbir zahmetle yürütmeye gayret ettiği bu çalışmaların arkasında olduğunu da dışardan izleyen herkese hissettirecek davranışlarda bulunmalıydı.
15. Aslında Belkıs/Zeugma, Birecik Barajı inşaatından dolayı tam bir şanssızlık yaşamaktadır. Öncelikle daha DSİ projesi iken baraj seddinin Halfeti civarında düşünüldüğü dönemde dahi adı Belkıs Barajı iken, Belkıs’ın burnunun dibine yapıldığında ise, hiçbir bağlantısı olmamasına rağmen adının Birecik Barajı konulması ve barajın inşaat ve işletme şeklinin, bu sonuçlara varılmasına sebep olan yap-işlet-devret modeline aktarılması da siyaset ilminin bir sonucu olsa gerektir. Fakat, Türkiye’de eski eser kavramı, korumacılığı ve uygulaması buradakinin çok çok ötesindedir. Daha 1969’larda başlayan Keban Projesi ve takip eden Karakaya çalışmaları bu konuda Ülkemizin yüz akı olan dünya çapında projelerdir. Zeugma’daki şanssızlık ise, yap-işlet-devret modelinin ilk kez burada tatbik edilmesidir. Çünkü, bu konuda karar verenler, herhalde daha önce hiç baraj yaptırmamışlardı. Eğer DSİ işin içinde olsaydı, Keban, Karakaya, Tahtalı gibi barajların tecrübesiyle ve şimdi de Karkamış Barajında olduğu gibi kültürel alanda yapılması gereken çalışmalardan haberdar olduğundan bunları ön plana alır ve projeye koyardı. GAP ile ilgili uygulama projelerinde de kültürel başlıkların altlarının hemen hemen boş olması, bu konulara verilen veya verilmeyen önemin bir göstergesidir. Birecik Barajı adının duyulmasından sonra en az birkaç yıl görüşüp bilgi alacak muhatap bulunamaması ve ilgililerinin kim olduklarının, kaldıkları otelin sahibinden tesadüfen öğrenilerek irtibata geçilebilmesi de bunun bir göstergesidir. Tabii ki, Keban gibi bir Zeugma Projesinin başlatılamamış olması büyük bir eksikliktir, ancak önümüzde dağ gibi duran bir ibret abidesidir, gitgide de büyümektedir. Bu kargaşada, Gaziantep Müzesi adeta Don Kişot gibi öne çıkmış devlerle savaşmıştır. Şimdi gelinen durum göz önüne alındığında iyi de etmiştir. Çünkü, bir taşra müzesinin boyutunu çok aşan ve sadece özveriye dayanan üstün bir çalışma örneği verilerek bu noktaya gelinmiştir. Tüm emeği geçenleri kutlamak gerekir.
16. Dünya kamuoyu önünde bugün gelinen çizgi belki üzücüdür fakat, Gaziantep Müzesinin 8 yıldan beri haykırdığı Belkıs/Zeugma konusundaki haklılığın ortaya çıkması açısından da bir nebze olsun sevindiricidir.
17. Fakat iki husus vardır ki, neredeyse tüm bu kayıpları unutturacak kadar güzeldir. Önce, hiçbir bağlayıcı sözleşme maddeleri olmadığı halde başından beri tüm konulara duyarlı davranarak kazı ekiplerinin işçi, iaşe ve ibate giderlerini karşılayan, teknik donanım ve makine ihtiyacını gideren Birecik A.Ş.’ye sayın Yüksel ONARAN’ın nezdinde ve sonra da, Gama-Philipp Holzmann-Strabag İş Ortaklığına sayın Nurettin DEMİR’in nezdinde insancıl yaklaşımlarından dolayı teşekkür etmek, yerine getirilmesi gereken bir borçtur. Benzer kuruluşlara da örnek olmasını temeni ediyoruz.
18. Bundan daha önemlisi ise, tüm kuruluşlara kafa tutarcasına dışardan hiçbir maddi yardım almadan Belkıs/Zeugma kurtarma kazılarının işçi, malzeme, teknik eleman, uzman ve konservasyon-restorasyon gibi tüm giderlerini, bir Valiliğin sınırını çok zorlayan konularda dahi büyük bir kararlılık ve özveri ile başı çekerek, İl Özel İdaresi ve İl Genel Meclisinin imkanlarını sonuna kadar kullanarak karşılayan, emsallerine çok güzel ve anlamlı örnekler veren Gaziantep Valisi Sayın Muammer GÜLER’in davranışıdır. Eğer bu anlayış ve sorumluluk tüm illere ve idarecilere örnek olur ve yaygınlaşırsa, yurt çapında Zeugma’da kaybettiğimizin çok daha fazlasını kazanmış oluruz. Özellikle de, eski eserlerimize ve hatta kalemize dahi küfür edenleri hatırladıkça.
19. Umuyoruz ki, bundan sonra baraj yapacak olanlar önce kendilerine göre seçtikleri yeri her alanda iyice inceletirler. Coğrafyası, jeolojisi ve jeomorfolojisi, florası, faunası, sosyal antropolojisi, tarihi, arkeolojisi, etnografyası, folkloru, mimarisi ve tüm ekolojisi vb. konulardaki bilimsel çalışmaları tamamlandıktan sonra ortaya çıkacak duruma göre sağlıklı karar verirler. Fakat, tüm bu ön araştırmalar ve sonradan gerekebilecek çalışmalar için lazım olan maddî ve aynî tüm imkanları hiç eksiksiz karşılarlar ve projeye koyarlar. İşte ancak o zaman, yani bu bilince tüm kurumlarda varıldığı zaman, Birecik Barajındaki Halfeti, Rumkale ve Zeugma ile tüm göl alanında yaşanan ve yaşatılanların diyeti ödenmiş olur.
20. Zeugma kenti, hayatta iken nasıldı ve neleri barındırıyordu tam bilinmez ama, idamına çeyrek kala mihenk taşı gibi bir görev üstlendi sanki, akı karayı ayırdetmemiz için bizlere ders verircesine.
ZEUGMA KONUSUNDAKİ DİĞER ÇALIŞMALAR
- 1996 yılında Arsan Turizm ve Seyahat Acentası – Şahinbey Lions Kulübü ve Gaziantep Müzesi Derneğinin ortaklaşa yürüttüğü “Zeugma’yı Kurtarma Kazısına Destek Kampanyası” başlatılmıştı. Bu kampanyaya verdiği destek ile de Arsan Turizm ve Seyahat Acentası, ASTA Teşkilatı ve Smithsonian Magasine’in “Çevre Ödülü” yarışmasında dünya çapında 52 proje arasında yer alarak “Zeugma’yı ” kıtalar arası örgütlere tanıttı.
- 1997 yılında Gaziantep Vakıf Koleji Öğrencileri Bir Destek Kampanyası başlatarak Ülkemizdeki tüm orta öğretim okullarına hazırladıkları broşürleri göndererek Belkıs/Zeugma’ yı tanıttılar ve Kurtarma Kazılarına yardım istediler.
- “Zeugma – Belkıs Kurtarma Kazısına Destek Kampanyası Fizibilite Raporu 1997 ” Şahinbey Lions Kulübü tarafından, “Diyarbakır Sokak Çocuklarını Koruma Projesi” ile birlikte Türkiye’den iki proje olarak New York’daki Lions Genel Merkezine iletilmesine rağmen sıralamaya giremedi.
- 1997 yılında Belkıs/Zeugma’nın tanıtımı için birçok kuruma Zeugma mozaiklerinin resimleri dağıtıldı. Aynı resimlerden oluşan anahtarlıklar yaptırıldı. Turistik belgeli yıldızlı otellere Zeugma resimleri içeren panolar konuldu. Destek kampanyasını duyurmak üzere kitap ayıraçları bastırılarak tüm kurumlar aracılığı ile her düzeye ulaşılmaya çalışıldı.
- “PROJECT EUPHRATES (FIRAT 2) 1998 (Birecik ve Karkamış barajlarından etkilenecek kültür varlıklarının belgelenmesi-arşivlenmesi-değrlendirlmesi) ” Dr. Rifat ERGEÇ – Pascal LEBOUTEİLLER tarafından hazırlanarak sponsorluk için (UNESCO Türkiye Temsilciliği ve SUNA – İNAN KIRAÇ VAKFINA gönderildi, sonuç alınamadı.
- 1997 ve 1998 yıllarında iki kez Gaziantep Müze Müdürlüğünce Birecik Barajı göl aynasında kalacak kültür varlıklarının belgelenmesi için bir proje hazırlanarak maddi katkı temini için GAP idaresine sunuldu, sonuç alınamadı.
- Gaziantep Müze Dostları Derneğince, bir “Zeugma Kurtarma Kazıları Dosyası” hazırlanarak bilgilendirmek amacıyla etkili olabilecek birçok kişi ve kuruluşa ulaştırıldı…
KAZI EKİPLERİNİN YAPTIKLARI YAYINLAR:
MÜZE KURTARMA KAZILARI SEMİNERİ
* Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma Mozaik Kurtarma Kazısı 1992” IV. Müze Kurtarma Kazıları Semineri s. 321-337, 1993 Ankara
* Rifat ERGEÇ, ” 1993-1994 Belkıs/Zeugma Kurtarma Kazıları” VI. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s. 357-369 1996 Ankara
* Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma Roma Villası” VIII. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s.407-417 1997 Ankara
* Rifat ERGEÇ–Mehmet ÖNAL, “Belkıs/Zeugma Roma Hamamı ve Kompleksi Kurtarma Kazısı ” VIII. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s. 419-443 1998
ANATOLİA ANTİQUA
* Catherine MARRO, Aksel TİBET et Rifat ERGEÇ, ” Fouilles de Sauvetage de Horum Höyük (Province de Gaziantep):Premier Rapport Preliminaire “Anatolia Antiqua V, Paris, 1997 p.371-391
* Catherine ABADİE-REYNAL et Rifat ERGEÇ, ” Mission de Zeugma – Moyenne Vallee de L’Euphrate” Anatolia Antiqua V, Paris, 1997 p. 349-370
* Catherine ABADİE-REYNAL et Rifat ERGEÇ, ” Zeugma – Moyenne Vallee de L’EuphrateRapport Preliminaire de la Campagne de Fouilles de 1997 “Anatolia Antiqua VI, Paris, 1997, p.379-406
* Catherine MARRO, Aksel TİBET et Rifat ERGEÇ, ” Fouilles de Sauvetage de Horum Höyük (Province de Gaziantep): Deuxieme Rapport Preliminaire ” Anatolia Antiqua V, Paris, 1997 p. 349-378
* Catherine MARRO, Aksel TİBET et Rifat ERGEÇ, , ” Fouilles de Sauvetage de Horum Höyük (Province de Gaziantep): Troisième Rapport Préliminaire ” Anatolia Antiqua VI, Paris, 1999 p. 285-307.
* Catherine ABADİE-REYNAL, Rifat ERGEÇ et Eyüp BUCAK, ” Zeugma – Moyenne Vallee de L’Euphrate Rapport Preliminaire de la Campagne de Fouilles de 1998 “Anatolia Antiqua VII, Paris 1999, p.311-366
KAZI SONUÇLARI TOPLANTISI
* Catherine ABADİE-REYNAL – Rifat ERGEÇ, Zeugma ve Apameia 1996 Çalışmaları,
XIX. Kazı Sonuçları Toplantısı II, s.409-424 1997 Ankara
* Aksel TİBET-Catherine MARRO-Rifat ERGEÇ, “Horum Höyük 1997 Çalışmaları” XX. Kazı Sonuçları Toplantısı I, s. 219-240, 1999 Ankara
* Catherine ABADİE-REYNAL – Rifat ERGEÇ, “The Zeugma And Apameia Works 1997″ XX. Kazı Sonuçları Toplantısı II, s. 403-416, 1999 Ankara
* Martin HARTMANN-Michael A. SPEIDEL-Rifat ERGEÇ, “Roman Milıtary Forts At Zeugma” ” XX. Kazı Sonuçları Toplantısı II, s. 417-423, 1999 Ankara
* Catherine ABADİE-REYNAL – Rifat ERGEÇ, ” 1998 Zeugma Kurtarma Kazısı” 21. Kazı Sonuçları Toplantısı II, s. 249-258, Ankara 2000
DİĞER YAYINLAR
* Julian CRİBB, “The Ancient Digger” The Australian Magazine June 1993, s. 18-20
* David KENNEDY, “Zeugma, Une Ville Antique Sur l’Euphrate” Archéologia No:306 Novembre 1994, Dijon / France, p. 26-35
* Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma’da Bir Roma Villası ve Taban Mozaikleri” Arkeoloji ve Sanat 66, 1994 İstanbul.
* Catherine ABADİE-REYNAL’ ın verdiği bir haber, ” Zeugma, pont sur l’Euphrate” Le Monde de la Bible No: 99 Juillet-Aout 1996 s.36
* Rifat ERGEÇ, “Rescue Excavations by the Gaziantep Museum (1992-1994)” The Twin Towns of Zeugma on The Euphrates, Ed: D.Kennedy, Portsmouth 1998 p.81- 91
* Sheila CAMPBELL and Rifat ERGEÇ, ” New Mosaics “Rescue Excavations by the Gaziantep Museum (1992-1994)” The Twin Towns of Zeugma on The Euphrates, Ed: D. Kennedy, Portsmouth 1998 p. 109-128
* R. ERGEÇ et J.B. YON, “Nouvelles İnscriptions de Zeugma” ………….. 1-13
* Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma” Dünya Kültür Mirasında Gaziantep, Arkeoloji ve Sanat
Yayınları (Kentbank) 1999 İstanbul, s.169-190
* R. ERGEÇ – C.A. REYNAL – J. GABORİT – P. LERİCHE, “Deux Site Condamnés Dans La Vallée De L’Euphrate Séleucie- Zeugma et Apamée” Archéologia No.343 Mars 1998 Dijon / France, p. 28-39
* Rifat ERGEÇ, “Orta Fırat Kültürleri” Atlas, İstanbul 1996 Ekim, s.143
- Rifat ERGEÇ, “Tufanı Beklerken-Belkıs” Atlas, İstanbul 1998 Ağustos, s.82-94
- Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma İdamına Çeyrek Kala Çok Önemli Görevler Üstlendi” Hürriyet Gösteri, İstanbul Haziran-Temmuz 2000, sayı 220, s.72-74
- Rifat ERGEÇ, “Fırat’ın Çocukları” Atlas, İstanbul 2000 Ağustos,
- Rifat ERGEÇ – Nezih BAŞGELEN, Tarihe Son Bakış,
[1] 1992 -1999 (ilk dönem) Belkıs-Zeugma kurtarma kazıları başkanı.
[2] G. Algaze ve diğerleri, “The Tigris-Euphrates Archaeological Reconnaissance Project ” Anatolica XX 1994, s. 175 vd.
[3] O. Aytuğ TAŞYÜREK, Eski Çağda Kommagene (basılmamış doktora tezi) İ.Ü. 1974
[4] J. Wagner, Seleukeia am Euphrat / Zeugma, Wiesbaden 1976
[5] Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma Mozaik Kurtarma Kazısı 1992” IV. Müze Kurtarma Kazıları Semineri s. 321-337, 1993 Ankara
[6] Söz konusu iki parça mozaik pano, 19.06.2000 tarihinde geri getirilerek Gaziantep Müzesindeki ana parça ile buluşturulmuştur.
[7] Rifat ERGEÇ, ” 1993-1994 Belkıs/Zeugma Kurtarma Kazıları” VI. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s. 357-369 1996 Ankara
[8] O zamanki Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Prof. Dr. Engin ÖZGEN idi.
[9] Rifat ERGEÇ, “Belkıs/Zeugma Roma Villası” VIII. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s.407-417 1997 Ankara
[10] Zeugma’da ortak yapılan çalışmalar Kazı Sonuçları Sempozmu bildiri kitaplarında ve Anatolia Antiqua’da yayınlanmıştır.
[11] Horum Höyük, antik Urima kentinin isminin zaman içinde bozulmasıyla bu ismi almış, antik kaynaklarda belirtilen, fakat kente ait hiçbir unsurunun tanınıp bilinmediği, günümüzde sadece aynı isimle anılan höyük kısmı görülebilen bir yerleşim yeridir.
[12] Rifat ERGEÇ–Mehmet ÖNAL, “Belkıs/Zeugma Roma Hamamı ve Kompleksi Kurtarma Kazısı ” VIII. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, s. 419-443 1998
[13] Bu alandaki çalışmalar henüz tamamlanmadığından bulla sayısının daha da artması mümkündür.
[14] Bu alan, baraj kamulaştırma çalışmaları sonucunda kamulaştırma bedelini alan bahçe sahibinin, diğerleri gibi yeni ürünü bekleme riskine katlanmayıp Antepfıstığı ağaçlarını kesmesini müteakip ağaç köklerini de çıkarması sırasında bulunmuştur.