Gaziantep’te Yeni Müzeler

Gaziantep’te Yeni Müzeler

Gaziantep’de son dönemde bir Zeugma Müzesi veya bir yeni müze kurulmasına ilişkin çok çeşitli kesimlerden ilgili ilgisiz birçok kimsenin fikir beyan ettiğine şahit olunmaktadır. En azından, bir arkeolog ve bir müze uzmanı olmak kâbilinden yardımcı olurum ümidiyle bildiklerimi yazmak zorunluluğunu hissettim. Faydalı olabilirsem mutlu olacağım.

Gaziantep’te üç müzeye ihtiyaç vardır,

1. Gaziantep Kent Kültürü Müzesi

2. İçinde Geç Hitit unsurlarının ağırlıklı olarak yer aldığı arkeoloji müzesi

3. Zeugma müzesi

Bunlar birbirinden bağımsız farklı yerlerde veya yanyana ayrı ayrı binalar olabilecekleri gibi tek bir yapı veya yapı kompleksi içinde de birimler halinde bulunabilirler. En ideali tek bir çatı altında bulunmalarıdır. Çünkü hem planlama ve finans açısından mevzuat zorlukları asgarîye iner, hem de idare ve özellikle güvenlik açısından büyük kolaylık sağlar.

  • Gaziantep Kent Kültürü Müzesi, sadece Gaziantep kentini, mahalle mahalle veya sokak sokak ele alarak günümüzde kaybolmuş veya kaybolmaya yüz tutmuş her şeyi, giyim-kuşam, renkli sîmalar, dil özellikleri, adetler, gelenekler, çocuk oyunları, ev işleri ve el işleri, mimarî, esnaf ve zenaatler ile bunların meslek adetleri, hikâyeleri vb. konu alan orijinal malzeme ile zenginleştirilmiş görsel ve eğitsel yanı çok fazla olan bir müze olmalıdır. Böyle bir müze Türkiye’de henüz tam anlamı ile mevcut değildir. Gaziantep’de yapılırsa ilk olacaktır. Ancak, Toplumsal ve Ekonomik Tarih Vakfı’nın hazırlamakta olduğu İstanbul (şehri) Müzesi, bitirildiğinde çok kapsamlı ve Avrupa çapında bir müze olacaktır.
  • Mevcut Arkeoloji Müzesi, sahip olduğu koleksiyonlarla Ülkemizin sayılı müzeleri arasındadır. Ancak, onu daha önemli ve zengin kılacak olan unsurlar, 20. yüzyılın başlarında Gaziantep topraklarında yer alan Sakçagözü, Sam’al (Zincirli/Fevzipaşa) ve Karkamış’daki Hitit saraylarından sökülerek götürülen Kabartmalı taş eserlerinin (Orthostat) en azından 1/1 fiberglas kopyalarının, büyük çoğunluğunun bulunduğu, İstanbul, Ankara Anadolu Medeniyetleri ve Adana Müzeleri’nden getirilerek Gaziantep’deki Geç Hitit Müzesinde ya da Arkeoloji Müzesi içindeki Geç Hitit Seksiyonundaki yerlerini almalarıdır.
  • Günümüzde, yürütülmüş olan sağlıksız ve kontrolsüz propaganda ile medyadaki abartılı tanımlamalar yüzünden Zeugma’ nın adı, ait olduğu antik şehirden daha büyük hale gelmiş, baraj sularına kaybedilen bölümler sebebiyle de Belkıs Harabeleri izleyenin nazarında adeta daha da küçülmüştür. Bu sebeple, Zeugma tanımlamasının içi boş, kof bir kavramdan ibaret olmadığını ziyaretçilere göstermek ve turizme kazandırmak için ayrı bir müze yapılması veya büyük bir müze kompleksinin yeterince büyük bir kısmının Zeugma’ya ayrılması gereklidir. Müstakil bir Zeugma Müzesi’nde en önemli yeri mozaikler kaplayacağından ana hatlar bu hususlara göre planlanmalıdır.

YENİ BİR MÜZE BİNASINDA BULUNMASI GEREKLİ HUSUSLAR

İster yeni bir bina yapılıyorken, isterse eski bir müze binası yenileniyorken tasarımdan başlayarak mutlaka mimar-arkeolog-müzeci üçgeni kurulmalı ve uygulamanın sonuna kadar çözülmeden devam ettirilmelidir. Teşhir çalışmalarında, müze didaktiği için müzeologlar ve hatta psikologlar ve pedagoglardan da yardım alınmalıdır.

1. Müzenin yer seçimi yapılırken, mecburiyetler gereği veya imar plânına bağımlı olarak sıkışık yerlerden kaçınılmalı eğer böyle bir yere mahkûm kalınıyorsa hiç başmamalıdır. Müze binaları için kolay ulaşılabilecek yerler tercih edilirken yeterince geniş bir yerleşime imkân verecek kadar müsait arsalar aranmalıdır.

2. Yeni bir müze plânlamasına başlarken, öncelikle “müze” kavramının ne ifade ettiği çok iyi özümsenmelidır. Müze’nin, öncelikle bir ” bilim kurumu “, sonra yediden yetmişe eğitim veren bir “öğretim kurumu” ve en son da hiyerarşik sıralamaya göre bir devlet dairesi olduğu kabul ediliyorsa faaliyetler buna göre yürütülmelidir.

3. Eğer yeni bir bina yapılıyorsa yeterince geniş bir bahçe içinde yer almalı, bahçenin etrafı bir kaç sıra yaprak dökmeyen ağaçlarla çevrilmeli, böylece doğal güzelliğin yanısıra insana huzur veren bir atmosfer yaratılmalı, bu şekilde müze binasının tozlardan korunması sağlanmalı ve geniş çevreden dolayı adeta bir hastahane bahçesi sessizliği temin edilmelidir.

4. Müze bahçesinde kesinlikle açık teşhir yapılmamalı, orijinal eserler, “taşlara bir şey olmaz” mantığıyla açıkta bırakılmamalı ve bunların yağmur-kar-soğuk-don-sıcak-toz gibi doğal etkenlerden ve ülkemizde henüz yeterince bilinmediği için önem de verilmeyen, fakat taş eserler için doğal şartlardan çok daha fazla zararlı olan egzoz gazları-baca gazları-zehirli atıklar- asit yağmurları gibi giderek artan olumsuz çevre etkenlerinden korunmalıdır. Bahçe tanzimi, son derece seyrek ve gözü rahatsız etmeyen modern malzeme ile yapılmış mulajlardan oluşan eğitsel düzenlemeler içerebilir.

5. Müze binasının güvenliği sebebiyle ziyaretçi ve personel girişi için mutlaka tek bir kapısı olmalıdır. Depolar için de, merkezî bir hole kadar kamyonet girişine izin verecek boyutta, fakat iç bölmelerle doğrudan bağlantıları kesilmiş bir depo girişi şarttır.

6. Müze binasının zemin seviyesi altında, müzecilikle ilgili hiçbir birimi bulunmamalıdır. Ancak, ısı ve su tesisatı ile sığınak amacına yönelik birimler olabilir. Müze Depoları mutlaka, yükseltilmiş zemin seviyesi veya daha üst katlarda olmalıdır. Meselâ, büyük taş eserler, mozaikler, büyük boy heykeller gibi ağır transpalet ve vinç yardımına ihtiyaç duyulan eserler için giriş kat depoları, diğer küçük eserler için üst kat depoları tesis edilmelidir. Depolarla salonlar arasında eser nakli için yeterli kapasitede asansör, rampa ve taşıma bantları gibi elemanlar en baştan düşünülmelidir.

7. Müze teşhir salonları, depolar ve idarî birimlerin, birbiriyle bağlanıtılı fakat ayrı ayrı binalar halinde olması tercih sebebidir.

8. Her türlü dış duvarlar çelik örgü takviyeli kalıp-beton tekniğinde veya benzeri tekniklerde yapılmalı, duvarların iç ve dış yüzeyleri inşaından sonra bir daha boya-badana gerektirmeyecek şekilde traverten gibi taş levhalarla kaplanmalıdır.

9. Küçük ve kıymetli eserlerin muhafazası için üst katlarda en az 6-8 m² alan genişliği olan çelikten bir kasa-oda yapılmalıdır.

10. Müze güvenliği için birçok yeni teknoloji ürünü sistem bulunmaktaysa da, müzedeki gece bekçilerinin nöbet başladıktan sonra dışarı ile ilişkilerini kesmek ve can güvenliği için, dıştan fonksiyonlu radar sistemi tercih edilmektedir.

11. Müze girişleri oldukça geniş lobilere sahip olmalıdır. Burada bilet gişesi, müze hatıra eşyalarının satıldığı standlar, mutlaka uluslararası bağlantısı olan modern ankesörlü telefonlar, aynı anda en az yirmişer kişinin kullanabileceği tuvaletler ile Gaziantep hakkında genel bilgilerin, bölgeyi tanıtıcı haritaların vb. yer aldığı dökümantasyon bölümü bulunmalı, burası içinde oturma grupları da içeren yaklaşık elli kişinin ön bilgi alacağı kadar geniş tutulmalıdır. Bu bölüm ayrıca plânlanıp bir geçit ile lobiye bağlanabilir.

12. Müze içi düzenlemeyle ilgili olarak bölümlerin belirtilmesi veya monotonluğun giderilmesi gibi sebeplerle zemini farklı kotlardan oluşan bölümler yapılabilir. Bu gibi durumlarda merdivenler son derece geniş yapılmalı, ve mutlaka sakat arabalarının geçebileceği rampalar konulmalı, daha üst katlar için geniş sakat arabası asansörleri veya özürlüler için tek kişilik merdiven asansörleri düşünülmelidir.

13. Her halükârda tavan yükseklikleri ziyaretçileri sıkmayacak ve ferah tutacak şekilde yüksek düşünülmelidir. Özellikle arkeoloji müzeleri, geçmişe ait dönemleri yansıttığından bilhassa yaşlı ziyaretçilerde ölümü çağrıştırmakta ve ürkütücü olabilmektedir. Bu sebeple, genel teşhirin yapıldığı salonların aydınlık ve ferah mekânlar olmasına dikkat edilmelidir. Detaylı teşhirler için ise nokta aydınlatmasıyla vurgulama yapılan karartılmış salonlar kullanılabilir.

14. Teşhir yapılan her türlü salonda, mutlaka bol miktarda tek tek modüle edilmiş, dinlenmeye veya oturarak izlemeye imkân sağlayacak oturma grupları bulunmalıdır. Ayrıca yine bütün salonlarda, meraklı ziyaretçilerin, sanatçıların veya eğitim gören öğrencilerin resim-eskiz-desen çalışması yapabilecekleri kadar boş alan bırakılması unutulmamalıdır.

15. Müze teşhir salonları birbirlerine çok geniş açıklıklarla bağlanmalı ve böylece merkezî kontrol sağlanmasına imkân verilmeli, fakat bütün geçişler bir elektrik motoru ile çalışabilen (elektrik olmadığında ve jeneratör de çalışmadığında elle çalıştırma imkânı olmalıdır) çelik parmaklıklı kapılarla kapatılacak düzeneklere sahip olmalıdır.

16. Müzedeki bütün ihtiyaca cevap verebilecek kapasitede bir jeneratör bulunmalı, tüm salonlar, depolar, kapılar, elektronik güvenlik sistemi ile donatılmalı, ayrıca otomatik ve manuel video kayıt yapan kapalı devre sistemi ile kontrol altında tutulmalıdır..

17. Müze içi ziyaretçi trafiği çok iyi plânlanmalı, ziyaretçi grupları birbirleriyle karşılaşmadan rahat bir gezi ortamı bulmalıdırlar. Her teşhir salonundan kolaylıkla ulaşılabilecek mesafede müze içinde birkaç ayrı bölümde yer alacak tuvaletler düşünülmelidir.

18. İdarî bölüm, müze teşhir salonlarından mutlaka ayrı bir bölüm olarak düşünülmelidir. Bu bölümde, idarî birimler (müdür-müdür yardımcısı-bürolar-muhasebe-sekreter- vb.) uzman odaları, envanter odaları, bilgisayar ve dökümantasyon odaları, kazı ekiplerine tahsis edilmiş çalışma odaları, araştırmacı çalışma odaları, laboratuar, fotoğraf laboratuarı, atelyeler, kütüphane, malzeme depoları, elli kişilik seminer salonu ve iki yüz kişilik tam donanımlı konferans salonu gibi birimler yer almalıdır. Konferans salonunun ayrıca dışarıdan girişi olmalıdır.

19. Günümüzde hiçbir modern müze düşüncesinde, görmeden, ezberden veya ısmarlama teşhir düzeni ve inşa plânı yapılmamaktadır. Gerek mimarî plânlama ve gerekse teşhir plânlaması sırasında müze uzmanlarının önerecekleri teşhir mizanseni üzerinde diğer katılımcıların da fikir birliğine varmalarından sonra neyin nerede, hangi amaçla ve kime hitaben sergileneceği, yani teşhir mantalitesi ve kurgusu önceden tesbit edilmelidir.

20.Müze uzmanları, müzenin sahip olduğu koleksiyonlardaki eserlerin bir teşhir düzenine elverecek miktardaki kısmını zaman-bölge-uygarlık-cins ve nitelik gibi tasnifini yaptıktan sonra diğer uzmanlarla birlikte teşhir kurgusunun ve sunumun ne şekilde olacağına karar vermelidirler.

21. Teşhir plânı hazırlanırken, teşhirin tamamında kronolojik düzenlemeden kaçınılmalı ve müze salonları ilkokullardaki tarih şeridi görünümü vermemelidir. Bunun için eldeki eser durumu da dikkate alınarak bazı teşhir sınıflamaları yapılabilir.

a. Tipolojik teşhir

Daha çok keramikler, cam eserler ve bronz eserde uygulanabilir. Tüm dönemlere ait aynı tip eserler biçimlerinin mukayese edilmesi için birlikte sergilenirler.

b. Birimsel teşhir.

Her biri bir kültür merkezi olma özelliği taşıyan yerler için genel tanıtım amaçlı olarak uygulanabilir. Mesela Horum Höyük Eserleri veya Tilmen Höyük Buluntuları gibi. Yahut da arkeolojik yerleşim birimi taşınır-taşınmaz (plân-harita-maket vb.) tüm buluntularıyla teşhir edilir.

c. İşlevsel Teşhir.

Eserlerin kullanım amaçlarına göre teşhirde birer grup oluşturulabilir. Zeugma’nın Roma Dönemi Yemek Takımları, Hellenistik Dönem Silahları, Roma Dönemi Tıp Aletleri, Hitit Dönemi Yazı Araçları veya Bizans Aydınlatma Araçları gibi.

d. Sanatsal Teşhir.

Sanat tarafı ağır basan eserlerin bir arada ve sanat zevkini tatmin etmek için müzeye gelen ziyaretçilere hitap etmek üzere teşhir edilmesidir. Böylece, özellikle çocukların ve gençlerin sanat kabiliyetlerinin uyanması ve gelişmesine de katkıda bulunulur (duvar resimleri-vazo resimleri-portre heykelleri-büstler-ikonalar vb.).

e. Kronolojik Teşhir

Müzede bir salon da, genel kronolojik teşhire ayrılmalıdır. Müzede bulunan eserler, genel kronoloji içindeki yerleri belirtilerek teşhir edilmeli ve diğer kültürlerle olan ilişkisi öne çıkarılmalıdır. Bunu temin için de gerekirse bol bol dökümanter yardımcı materyal kullanılabilir.

f. Tamamlayıcı teşhir.

Yukarıda sayılan veya sonradan ortaya çıkabilecek tüm teşhir biçimlerinde, konu anlatımını tamamlamak için mutlaka çeşitli dillerde bilgi levhaları konulacaktır. Bunun yanısıra, dünyadaki bütün insanların hatta okuma-yazma bilmeyenlerin dahî anlayabileceği ortak ifade tarzı olan canlandırma vitrinleri tesis edilmeli ve bunlarda maketler ve minyatür figürlerle teşhirdeki eserin nasıl yapıldığı veya nasıl kullanıldığı gibi orijinal hikâyesi sunulmalı, böylece ilgili ilgisiz her kesime hitap edilmelidir (meselâ, Yesemek taş ocağından taşların çıkarılma, taşınma ve heykel olarak işlenme ve sonrasındaki kullanımına ilişkin safhalarının doğal ortam içinde figürlerle anlatılması gibi). Bu türlü bir anlatımın, o zamana kadar sanatsal ve arkeolojik konulara uzak kalmış insanların dikkatini çekebileceği unutulmamalıdır. Salonlarda, ziyaretçiyi aydınlatacak audiovizyon ve elektronik bilgi terminalleri gibi enformasyon malzemeleri bulunmalıdır

22. Her müze elinde bulundurduğu malzemesine, antik bölgesine, tarihî özellikleri gibi etkenlere bağlı olarak, kendisini en iyi ifade edecek şekilde yukarıdakilerden daha farklı teşhir biçimleri bulmaya çalışmalıdır. Bunların tesbiti ise mutlaka müze uzmanlarına bırakılmalıdır ve onların görüşleri doğrultusunda hareket edilmelidir.

23. Meselâ Zeugma Müzesi için, önce arkeologların nihaî raporları beklenmeli ve buradaki mimarî çizimler esas alınarak tabanında mozaik bulunmuş mekânların kullanım amacı ve orijinal işlevi tesbit edildikten sonra, mimarîsi ile birlikte teşhir edilip edilmeyeceği veya ne kadarının mimarîsi ile, ne kadarının duvarlarda pano tarzında teşhir edileceğine karar verilmelidir. Bu meyanda, mimarî ile beraber freskolar, kapı-pencere aksamı veya büyük eşyaların (ayaklı şamdanlar, büyük şarap kapları, klineler vb.) da birlikte teşhir edilip edilmeyeceklerine karar verilmelidir. Eğer mimarî ve orijinal yapının planı daha öne çıkıyorsa ve bir seğirdim yerine imkân veriyorsa, yükseltilmiş podyumlarla çevresinden dolaşılarak gezilme şartları gözden geçirilmelidir. Yahut da, zemin mozaiğinin önemine veya tasvir edilen konuya göre orijinal yapının bir kısmı, plânı anlaşılacak şekilde duvarlar belirtildikten sonra yapılacak seyir balkonları ile yukarıdan izlenme şartları oluşturulmalıdır. Bu durumda, bu kabil bölümlerin yerleri müze plânında önceden belirlenmeli ve doğal ışık altında seyiri esas olmak üzere projelendirilmelidir. Bu durumda çatı örtüsü ile çatının biçimi gün ışığına izin verecek şekilde tesis edilmelidir. Çatıda kullanılacak cam tuğlalar veya benzeri şeffaf ya da yarı şeffaf malzeme mutlaka, arası mesafeli ve çift kat yapılmalı, her iki bölümün de zaman zaman temizliğinin yapılacağı düşünülmelidir.

24. Elektrik aksamı, sihhî tesisat, kapı ve pencereler, havalandırma ve ısı sistemleri gibi tüm tesisat santralleri ve donanımı ile bunların hatları, müze binaları kompleksi içinde en kolay ulaşılabilecek ve müdahale edilebilecek şekilde plânlanmalı fakat gözlerden çok iyi şekilde saklanmalıdır.

25. Müze salonları içinde kaliteli müzik yayını yapılması için gerekli donanımlar plânlanmalıdır. Aynı şekilde bilgisayar terminalleri, telefon santral sistemleri, tüm ilgili personelin odalarına kapalı devre monitörleri gibi tesisat da plânlamaya dahil edilmelidir.

26. Yukarıda sayılan hususlara daha birçok ayrıntı eklemek mümkündür. Ancak bunlardan ana unsurları içeren bir kısmı yukarıda verilmiş olmasına rağmen, bir kısmını da teşhir ve planlama esnasında ortaya çıkacak durumlara göre saptamak gerekecektir ki, bu saptamalar mutlaka müze uzmanları tarafından yapılmalıdır.

27. Yukarıda sayılan hususlardan bir tanesi dahi eksik olsa, yeni müze binasına hiçbir surette taşınılmamalı veya böyle bir bina müze olarak kullanılmamalıdır.

Müteşebbüslere şimdiden başarılar temennisiyle.

Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ

Arkeolog-Müzeci